MAVİNİN 50 TONU…
50 SHADES OF BLUE…
Mavi/blue/azul/blu/bleu/azraq/blou/ble/ma-i/blau/ao/Lan se de/ caeruleum/bloo/ko’k/şin.
Hem yaşamı hem ölümü simgeleyen renk tam da bu sebepten acı, sevinç, esaret, özgürlük, özlem gibi çok farklı duyguları taşıyor. Her kültürde illa ki yeri var, farklı simge/objelerle özdeşleştirilse de. Benzer şekilde, yine, bilinen her dinde kutsal mekanları bezemek için kullanılan ortak renk mavi. Eski Mısır’da kral lahitlerinin zeminleri ya da İslam dininde cami içi süslemelerde, bezemelerde baskın renk hep mavi, mesela.
Yıllardır her gittiğim ülkede ilk sorduğum yerel dilde mavi kelimesini nasıl söyledikleridir. Portekizcesi ‘azul.’ Hatta seramiğe azulejos dendiğini öğrendiğimde hah demiştim, 13.yüzyılda ilk kullanımından beri en yoğun kullanılan mavi-beyaz desenli seramikler yüzünden bu isim verilmiş olmalı. Kelimenin kökenine bakıp da seramiğin (azulejo), Arapça azzelij (küçük cilalı taş) kelimesinden geldiğini öğrendiğimde ise teoremim boşa çıktı diye hayal kırıklığına uğradım, ruhuma mavi bir hüzün çöktü 😊 Şimdilerde, kime Portekiz seramikleri ile ilgili öğrendiklerimi anlatsam bu teoremi de araya sıkıştırıyorum, belki yalanıma inanan artar da gerçek olur umuduyla😊 Beyaz yalan oluyor da mavisi niye olmasın? Pekala beyaz yalan üzmemek için, mavisi de mutlu olmak için kullanılabilir.
Portekiz’de mavi tonlarca! (hem farklı ton, hem de çokça görülme anlamında).
Ülkeye taşınma kararı verdiğimde kiraladığım evin penceresinden görüp de ilk vurulduğum mavi Tejo nehrinin mavisi oldu. Benim manzaram nehrin okyanusa açılan son düzlüğü ve nehir demeye bin şahit ister. Adeta deniz! İspanya’dan doğup Portekiz’den geçip Atlas Okyanusu’na dökülen Tejo (Tagus) nehri İber yarımadasının en büyüğü. Gördüğüm en mavi, en geniş ve en uzun nehir. 1.038 kilometre. Nehrin 47 kilometresi Ispanya ve Portekiz arasında doğal sınır görevi görse da her 2 ülkeyi su kardeşi yapıyor, ayırıcı değil birleştirici mavi rolünü daha seviyoruz.
Zaten sınır dediğin nedir ki? Atla Portekiz’den Tejo nehrinin karşı yakası İspanya’ya, kahve Portekiz malı. Ya da hop tam tersine zıpla, jamonlar (hamon diye okunuyor) İspanyol 😊
Portekiz, okyanus kıyısı 832 kilometre olan bir ülke. Batı ve Güney sınırı Atlas Okyanusu ile kaplı. Haa, tabii bir de okyanusun içinde adaları var, Madeira ve Azorlar (takım adaları). Hal böyle olunca uçsuz bucaksız her tondan mavi görüyoruz ülkede, nereden ve hangi mevsim bakarsak. Hem suda hem havada. Sadece en büyük şehir ve başkent Lizbon’da, nehrin güney yakasındaki okyanus kıyısının uzunluğu 60 kilometre. Hani Tarkan şarkıyı burda yazsa sözler kesin ‘Bak, bak, bak, bak, do-ya-ma-dım!’ olurdu.
Geçen kış, yerleşme telaşlarım biter bitmez, ilkbahar ve yazı beklemeden bol bol mavi avına çıktım – ne de olsa ülkede kış yok, uzun sonbahar yaşanıyor - okyanus kenarı keyif noktaları keşfetmeye başladım:
Lizbon metropol bölgesinde görüp de en etkilendiğim mavilikler Setubal’dan Sesimbra’ya kadar olan tüm engin okyanus, Cascais’ten kuzeye giden kıyı hattı ve Ericeria oldu.
Sesimbra’ya giderken çam ormanlarının kenarından geçip Marmaris’e kavuştum gibi geldi. Cascais’ten ilerisi vahşi! Uçurum kenarından maviye bakıp dalmak çok başka bir his! Ericeria’da sadece suya değil binaların tertemiz beyaz boyalarına renk veren mavisine de bayıldım.
Bu arada, okyanus haliyle soğuk, hatta buzzzz mavisi😊 Soğuk su seven beni bile zaman zaman titretiyor. Yaz aylarında kesintisiz 45 dakika suda kaldım diye benim yerime arkadaşlarım üşüdü. Durup durup, ya hareket ediyor mu, donmuş olmasın diye hafif tedirgin beni izlemişler. Oysa ben mavi okyanus içinde, uzak mavi ufka ve açık mavi gökyüzüne ve bulut oyunlarına bakıp ne hayaller kuruyordum 😊 Eylül ayında yüzme sürem uzadı, ne de olsa su(buz) ısınıyor. (Bir de tabii sahiller tenhalaştı, sahil keyfi katlandı)
Portekiz bir okyanus ülkesi. Su sadece keyif için değil ticaret için de önemli. Ve tabii turizm için de. Lizbon’da Ocenario isimli bir dev akvaryum var, Avrupa’nın en büyüğü. Hatta sanırım dünyada da ilk 3 içinde. Buna ek olarak bir de Aquario Vasco da Gama diye bir yer var ki 7den 70e herkesin ilgisini çekiyor. Giriş bileti paralı. Hoş bir durum var ama: Adının içinde ‘mar (deniz)’ kelimesi geçenlere giriş ücretsiz. Mesela, Mar-ia, Mar-garita, ya da Mar-k ise adınız elinizi kolunuzu sallayarak girebilirsiniz. E peki, ya Deniz ise? Sayılmaz mı? Bakalım, yeğenim Deniz geliyor yakında, gidip soralım 😊
Hani mavi renkli yiyecek yok ya maviye doymanın yolu kokusunu içine çekmek. Mavi yenmez, yutulur. O yüzden, bolca gün doğumu ve gün batımı geçirdim okyanus kenarında Portekiz’deki ilk senemde.
Tabii, mavi deyince akla ilk gelen okyanus ve gökyüzü olsa da seramikleri ve mavi boyalı duvarlar ve pancurları da yabana atamayız.
Eylül ayıyla birlikte Lizbon’da duvarlarda şahane kadın görselleri görmeye başladım. Şehrin farklı noktalarında mavi seramik desenleri ile çarpıcı kadın portreleri. Her çalışmanın yanında da sanatçının adı yine bir seramik üstüne kondurulmuş. Bu aralar, hazine avcılığı yapar gibi şehirde Bastien Tomasini’nin çalışamalarını bulup izlemeye çalışıyorum. Eserlerini, ‘Ogringo’ takma adıyla imzalayan sanatçının tüm eserlerini ogringo.75 isimli Instagram hesabından takip etmek de mümkün. Kadın figürlerini ‘Ela’ (Kadın) ve erkek desenlerini ‘Ele’ (Erkek) adıyla sergiliyor. Aslen Fransız olan sanatçı 1988 Nice doğumlu. Ela kelimesini ilk okuduğumda ‘aaa dedim ne güzel kadına bir Türk ismi vermiş!’ Hemen akabinde ‘ele (erkek)’ figürünü görünce, ah dedim Mehlika, belli ki Türkiye’yi özledin! 😊 (Bu arada, yeri geldi çıtlatayım: Bir sonraki yazımın konusu Türkçe ve Portekizcedeki ortak kelimeler. Öyle çok ki!)
Tomasini’nin eserleri bu ara Lizbon’da Ulusal Seramik Müzesinde (Museu Nacional do Azulejos) sergileniyor. Serginin ismi: ‘Esperança alem do Horizonte’ (Ufkun ötesindeki Umut). Lizbon’u seyahate gelenlere Ulusal Seramik Müzesini görmelerini ısrarla öneriyorum. Böylece hem süreli sergileri görme hem de Portekiz tarihinde seramiklerin – desenler ve renkler ile - kullanımını öğrenme şansını yakalayacaksınız. Müzenin kafeteryasının şahane bahçesinde kahve ve kitap keyfi yapmak da bonusunuz olacak.
Mavinin hüznünü de derinden yaşadık yaz başında, malesef. Nisan ayında göreve başlayan Büyükelçimiz Murat Karagöz ani bir kalp krizi sonucu Temmuz başında hayatını kaybetti. Sevdiği mavi sularda yüzerken. Çok kısa bir tanışıklığa rağmen başta Portekiz’deki Türkler olmak üzere herkes çok üzüldü.
Bugün Portekiz’e geleli tam 1 sene oldu (21 Eylül). Hani dedim ya okyanus kıyılarında geçti ilk senem, Ericeria’da gezerken kıyı boyunca bir ‘şiir yolu’na rast geldim. 8 manzara noktası var, durup okyanusu, gökyüzünü ve ufku izlemek için. Her bir durağa Fernando Pessoa’nın bir şiiri yazılmış.
Yeni bir yola çıkmasam bu şiirleri bu manzaraya bakarak okuyamazdım, o yüzden okyanusa bakarak Portekizcesini okuduğum Pessoa şiirlerinden birini Türkçe çevirisini size aktarıyorum; başta mavi olmak üzere rengarenk duygular çağrıştırsın dileğimle...
‘Yola Çıkmak
Yola çıkmak! Yitirmek ülkeleri!
Bir başkası olmak süresiz,
Yalnız görmek için yaşamaktır
Köksüz bir ruhu olmak!
Kimseye ait olmamak, kendime bile!
Durmadan gitmek, sonu olmayan
Bir yokluğun peşinde
Ve ona ulaşma isteği içinde!
Böyle yola çıkmaktır yolculuk.
Ama ben açık bir yol düşünden öte,
Bir şeye gerek duymuyorum yolculuğumda.
Gerisi sadece gök ve toprak.’
21 Eylül 2023
Lizbon, Portekiz